Sosyal Medya

Makale

‘Takdir-i ilahî’; hayır, bu değil!

Ä°slam Milleti’nin en kutsal mekanı olan Kabe ve Mescid-ul’Haraam etrafındaki geniÅŸletme çalışmaları için kurulmuÅŸ olan onlarca vinçten birisi, 11 Eylûl günü meydana gelen ÅŸiddetli bir fırtına esnasında,  Kabe’yi tavaf etmekte olan hacıların üzerine düÅŸünce, Hacc mekânlarında bir facia daha yaÅŸadık ve ilk belirlemelere göre 120 kadar insan can verdi.. 

DüÅŸmanımızın bile başına bu gibi felaketlerin gelmesini isteyemeyiz, ama, o vinçlerden birisinin de bu gibi felaketlerin önlenmesini akledemiyen Suûdî rejiminin görkemli saraylarından birinin üzerine düÅŸmesi belki uyarıcı olabilirdi.

Bu hadise, Suûdî’lerin o kutsal mekanları yönetmesinin ÅŸer’î temellerinin zâten olmadığını ve   aklî tedbirleri almak açısından da yetersiz olduklarını bir daha gözler önüne serdi.

Esasen, 100 küsur yıl öncelerde kanlı bir isyanla o mekanlara musallat olan bu rejim, bu kutsal mekanları yönetmek hakkına da sahib deÄŸildi. O rejimin bu ehliyetsizlik ve yetersizliÄŸini, sadece son 40 yıllık zaman dilimine bakmak bile göstermeye yeter..

***

Bir facia bezirganıdır âdetâ, ÅŸu son 40 yıl bile..

1979 yılında aylarca süren ve kanlı ÅŸekilde sonlandırılabilen Kabe Baskını’nı mı dersiniz..

Ya, 1980-88 arasındaki Ä°ran- Irak Savaşı sırasında, Saddam rejimini var gücüyle destekleyen Suûdî rejiminin, 1987 yılı Eylûlü’ne denk gelen Hacc sırasında, Amerika ve Ä°srail aleyhinde  yaklaşık 200 bin kiÅŸilik dev bir protesto gösterisine kanlı ÅŸekilde müdahale ediÅŸi ve Ä°ranlı 430 kadar hacıyı Kabe’nin 500 metre kadar uzağında hunharca katletmesi.. Ki, bu satırların sahibi de onun tanığıdır.

Aynı ÅŸekilde, 1992’de, yine Hacc’da, Mekke çevresindeki tünellerden birinde, 3500’den fazla insanın can veriÅŸinin de, dönemin Suûd Kralı Fahd tarafından, ‘Takdir-i ilahî..’ diye geçiÅŸtirilmesi.. Daha sonra, Mina’daki çadırlarda çıkan bir yangında, 600’den fazla hacının, alevler içinde kavruluÅŸu ve onun da ‘takdir-i ilahî’ olarak geçiÅŸtirilmesi ve bir de ‘tedbir-i insanî’ olabileceÄŸinin akledilememesi..

Keza, 1998 Baharı’ndaki Hacc’da ‘Åžeytan taÅŸlama’  amelinin yapıldığı Cemârat’ta, üçüncü katın beton duvarının yıkılması sonucu da aÅŸağıdaki yüzlerce insan can vermiÅŸti. Ki, o Cemârat mevkıindeki insan trafiÄŸini bile düzenleyemediÄŸinden, her Hacc döneminde, orada onlarca insan ezilirdi.

Suudî Veliahdi, ÅŸimdi de bu son vinç faciasını, ‘takdir-i ilahî diye geçiÅŸtirmiÅŸ..

Hayır, ‘takdir-i ilahî’ bu deÄŸil, efendi..

Sen aklen ve ÅŸer’an alman gereken bütün tedbirleri aldıktan sonra, meydana gelen durumlarda, evet, ancak o zaman ‘takdir-i ilahî’ye sığınabilirsin.. Aksi halde, sorumluluktan kaçmak için söylediklerin,‘adl-i ilahî’ye de bühtan olur.

***

Çare: Bu kutsal mekanlar ‘Dünya Müslümanları Ortak Åžûrâsı’nca yönetilmelidir.

Bu kutsal mekanlar, Suûdî rejimi eliyle veya benzer ÅŸekilde oralara zorla musallat olan baÅŸka bir güç eliyle de ilânihaye, yönetilemez. GeçmiÅŸteki yanlış uygulamalar da örnek alınamaz.

Bu mekanların, teÅŸkil edilecek bir, ‘Dünya Müslümanları Ortak Åžûrâsı’ eliyle ve onların vizeleriyle ve ortak güvenlik güçleriyle ve elbette, bu durumun bütün müslüman toplumlar ve onların yönetimleri tarafından resmen tanınması sûretiyle yönetilmesi ve ‘harem-i emn-i ilahî’ olarak nitelenen o Hacc bölgelerinin, oralara haksız olarak tahakküm eden zorba güçlerin elinden çıkarılması gerekir.

Yoksa, ‘takdir-i ilahî’ diye geçiÅŸtirilen daha nice musibetlerin de bir sorumlusu bulunamaz.

Mü’min’lerin,  Â’raf Sûresi, 155. âyetindeki yakarışları ne kadar çarpıcıdır:

‘Ä°çimizdeki beyinsizlerin iÅŸledikleri yüzünden bizi helâk eder misin, Allah’ım?’

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.